Günaydından önce gelen ses,kötü bir haberim var.Kötü diyince illa ki ölüm olduğundan aklıma gelen 'en kötüye' odaklı yaşam olunca sizdeki,derin bi oh çekmeye yakın ama boğazımda kaldı sonu ölüm olabilir korkusu.Ölümün en kötüsü olduğu ihtimali,giden için çoğu zaman geçerli değil bana sorarsanız.Ben kalan tarafından bakıyorum.Sonrasında içten gelen bir görme isteği,bir şey olursanın vicdan yapması değil,safça bulunmam gerek bilinci.Uzun süredir yaklaşmadığın,yaklaştırılmadığın bir taraf,bir cephe..düşman da değil belirsiz.Kucaklıyor seni,garip bir duygu yükü sarıyor etrafınızı.Sen küçükken,biz küçükkenli cümleler..Bilmeyişteki ve bizzat bulunmayışlıktaki eksiklik.Telafisi yok ki.Pişmanlıkvari duygular yersiz.Aklımın gerisine itiyorum.Anı yaşa.Yaşa ki bir ilke imza atmış ol.Gözlerimi yaşart.
Yaşadım.
Bekleyiş.
Bekleyişin bitişi.
Bir ses 'Bekem nerde?'Asla akıllardan silinmeyecek,akla geldikçe gözü sulu sulu gözüktürecek o cümle.Bunca zamandır,neden ve niye?
İçim rahat.
Derin bir nefes al.
Ses tonuna yansır o öyle boğuk boğuk.
Seni alıkoyan nedene cesareti yükleyip bir hayra daha vesile olmaksa bambaşka.
Kafayı yastığa koyabilmek değil ki mesele,kafayı rahat koyabilmekte.Yastığa kafayı rahat.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder